24 Haziran 2011 Cuma

Sen yokken...


                                                                     Mehtap'a...

Sen yokken hep bir yanım eksik
Sevmeyi unutuyorum, sözcükleri
Tanıyamıyorum kendimi
Bir çocuk gibi üşüyorum
Geceleri

Sen yokken hep bir yanım eksik
Korkuyorum karanlıktan
Dişlerimi fırçalamayı unutuyorum
Yemek yemeyi, çay içmeyi
Uykuyu

Benden seni çıkardığında geriye
Pek bir şey kalmıyor anlayacağın
Bohem bir adamım yılgın biteviye
Ev dağınık korkuyorum duyacağın

Sen yokken hep bir yanım eksik
Üstümle başımla sızıyorum öyle
Bu şehirde ıssızım elektrik kesik
Neresinden başlayım güne söyle

Kapının kilidi anahtara düşman
Balkonda çiçekler son nefesinde
Eşyanın serzenişini bir duysan
Hepisi bir kıyametin arifesinde

Sen yokken hep bir yanım eksik
Çalınmış harflerim
Sürgün gibiyim hayata
Ellerim mahcup ürkek yüreğim

Nereye gitsem yabancı nerede
İki kişilik uyur severdim işte
Teklik büyük yalnızlık büyüyor
İçimdeki zindan her gidişte

Sen yokken artıyor karanlığım
Geceler gündüzlere musallat
Biliyorsun ben çok dağınığım
İnfaz bekliyor içimdeki cellat

Hep bir yanım eksik sen yokken
Aynalarla konuşuyorum
Boşluğa anlatıyorum seni
Çocuk odasında büyütüyorum

16 Haziran 2011 Perşembe

Ay Tutulması’na…

Ay setretti cemalini cümle kem gözden
Ki arif olasın her dem varı kuşatan gizden
Hüznümüz hüşyâr eder âlemde bizi bizden
Gece uzar sabaha alır intikamını gündüzden

Kan revan ayalarımız kuytusunda zamanın
Sevişmelerimiz hüzün/boz ve boşluk taa
Çatısından düşerken birer ikişer dünyanın
Bir çocuk sinmiş içime suskun ağlamak taa

Yıldızların yüzü yok yüzsüzün hüznü olmaz
Ay başkadır yüzüm yüzüdür hüznüm hüznü
Bu kâse boştur ey saki her bade ile dolmaz
Güneşin alazıyla kaynamış meydir gökyüzü

Bu muamma ser hoş olmadan çözülmez zira
Bir gölge oyunudur suretlerin resmigeçidinden
Işık kaybolmuş ve ay girmiş gibi zifiri mezara
Çocuk gibi emiyorum hüznü gecenin imbiğinden